John Mayer - Sob Rock
Life is hard. Rock soft. John Mayer’ın son albümü bu cümleyi merkeze alıyor. Hayatın "zorluğunu" rock müziğin yumuşak tınılarında köreltiyor. Mayer 80’lerden getirdiği duygusal ritimlerle lirik sözlerini birleştiriyor ve karşımıza 10 şarkılık sekizinci stüdyo albümünü çıkarıyor: Sob Rock.
Popçu ve rockçı arasında bir sanatçı olduğunu, ama daha çok popçu olduğunu söylüyor John Mayer. Sob Rock’ın kapağına şöyle bir göz attığımızda ise 80’li yıllara ait herhangi bir rock albümü kapağıyla karşılaşıyoruz. Müziği de o yıllardaki rockçıların synth sesini yakalamaya çalışırken ortaya çıkardıkları müziklerden oluşuyor. Sıkıntılı bir dönem için merhem olarak nitelendiriyor son çalışmasını Mayer. Şarkıların tonu gerçekten de yumuşacık, duygusal sözler ise aramızdaki romantiklerin içine merhemle tedavi olamayacak minik yaralar kondurabilir.
“İçine 10 şarkı kilitlediğim bir kayıt bu. Birçok şarkı girip çıktı ama sonunda tamamlandı, benim senaryom, benim filmim oldu.” John Mayer’a göre Sob Rock, melodik, renkli ve tatlı fakat şekeri fazla değil, bunaltıcı bir noktaya gelmiyor. Dozu ayarlanmış bir tarifle yapılmış diyebiliriz bu kayıt için. Hayatın renklerine göz kırparken zaman zaman gözyaşlarımıza hakim olamıyoruz.
Albümün dördüncü teklisi Last Train Home açılışı yapıyor. Ağır davulu ve sarhoş edici synth darbeleriyle sanki 1980’lerden bir filmden duyuyoruz bu şarkıyı. Aşık John Mayer, yeni ayrılmışlara belki içkilerini yudumlarken dinleyecekleri bir fırt blues sunuyor. Hayatını 10 şarkıya sıkıştırdığı gibi, farklı türleri de aynı çalışmada harmanlıyor müzisyen. Carry Me Away’de pop ve soul karışımı bir havayı solurken Mayer’ın sıkılmışlığını ve yeni bir ilişkiye başlamak istediğini dinliyoruz.
I Guess I Just Feel Like’ta melankoli derinlemesine nüfuz ediyor. All I Want to Be Is Be With You’yu Backstreet Boys’un I Want It That Way’ine benzetmeden geçemiyoruz. Mayer kendine özgü pop rock tarzını 2018’de yayınladığı ve albümüne de dahil ettiği New Light’ta ışıldatıyor. Tek taraflı aşkını hafif esprili sözleriyle duyuruyor:
I'm the boy in your other phone
Lighting up inside your drawer at home, all alone
Pushing 40 in the friend zone
We talk and then you walk away, every day
Sob Rock’ın müziğinin 70 ve 80’lere aidiyetini belirttik. John Mayer, albümünü pazarlarken sadece müziğini değil, görselliğini de retro bir havada sundu. Her şarkısını geçmişten fırlamış posterleriyle paylaştı, reklamlarını sanki albümü o yıllarda çıkarıyormuş gibi tasarladı, elbette o kadar da geri gitmeyelim diyerek bu tasarımları dijital platformlardan yayınladı. Albüm kapağındaki “The Nice Price” yani “İyi Fiyat” etiketi dijital platformların varlığından çok önce müzisyenlerin kasetlerini satabilmesi için kullanılan bir strateji, tatlı bir espri niteliğinde kapağa konduruldu.
Nostalji dalgalarını müzikle buluşturmak her zaman hoştu, moda haline geldiği şu sıralarda ise albüm tanıtımı kritik bir hal aldı. Belirtmeden geçmeyelim, “Sob Rock” diye bir terim yok, albümü ilgi çekici kılmak için türetildi. “Ben 38 dakikaya sıkıştırdım, insanların kafasında büyüyüp genişleyen bir dünya olmasını istiyorum.” diyor bu albüm için John Mayer. İddialı bir şekilde tanıttığı albümünü her dinleyen kendini eski filmleri fırlamış bir aşk hikayesinde buluyor.