Ekibin 2004 yılında çıkardıkları "Lifeblood" albümü sonrası, hayran kitlesi tarafından müzik kariyerleri yavaş yavaş sorgulanmaya başlamıştı. Geçen üç yılın ardından 2007 senesinde yayınladığı "Send Away The Tigers" albümüyle tekrar kendilerinden söz ettirmeyi başardılar. "Your Love Alone Is Not Enough" ise albümün belkide en dikkat çeken şarkısı.

2003'te yayınladıkları "Hail To The Thief" ile tarihlerindeki en kötü eleştirileri alan İngiliz grup, vakit kaybetmeden yeni albüm çalışmalarına başladı. 2007 yılında çıkardığı "In Rainbows" ile bir önceki albümde olan bütün hatalarını unutturdu. Bu albümün tam bir deha ürünü olduğunu, "Weird Fishes/Arpeggi" şarkısı kanıtlar cinsten.

Stadyum konserleri dolup taşan bir rock grubunun, 1997 yılında çıkardığı "Pop" albümünün dünya çapında sadece 12 milyon kopya satması bir şeylerin yolunda gitmediğinin işaretiydi. "Pop" albümünden üç yıl sonra yayınladığı "All That You Can’t Leave Behind", tam manasıyla ekibe sınıf atlatan albüm oldu. "Beautiful Day" ise albümün öne çıkan şarkılarından bir tanesi.

Green Day, yayınladığı "Warning" albümü ile umduğu satış rakamlarına ulaşamayınca punk kökenlerine sırt çevirmenin büyük bir günah olduğunun farkına vardı. 2004 yılında, şimdiye kadar ürettikleri en politik işle karşımıza çıkan Green Day, Amerika'nın yönetiminden ne denli rahatsız olduğunu dile getirerek enfes bir işe imza attı. Adından en çok söz ettiren şarkı, albümle aynı adı taşıyan "American Idiot" oldu.

Blur, ilk albümü "Leisure" ile hatrı sayılır bir satış başarısı elde etti. Ne var ki, Britpop artık insanlara eskisi kadar çekici gelmemeye başlamıştı. Böylece bu türün öncüleri için tehlike çanları çalmaya başlamışken, ekip bu buhrandan "Modern Life Is Rubbish" albümü ile gayet sağlam bir şekilde çıkmasını bildi. Ayrıca albümün açılış şarkısı olan "For Tomorrow" ile 90'lı yıllara imzasını attı.

McCartney, The Beatles'ın dağılmasından sonra müzikal anlamda hayranlarını pek de tatmin edemiyordu. "Red Rose Speedway" ve 1971 yılında çıkarttığı "Wild Life" adlı başarısız iki albüm denemesinin ardından ilk iştah açıcı işi "Band On The Run" sonunda sevenleriyle buluştu.
Bu albüm sayesinde küllerinden doğan McCartney, müzik severlere "Jet" gibi daha birçok unutulmaz şarkı kazandırdı.

İlk albümleri "Strange House" ile müzik dünyasına pek de iç açıcı bir giriş yapamayan ekip, 2009'da "Primary Colours" albümü ile bu kötü gidişatı değiştirmeyi başardı. Artık The Horrors bu albüm sayesinde Britanya'nın en yaratıcı ve yenilikçi grupları arasında gösterilmeye başladı. Albümde yer alan şarkılardan en dikkat çekeni ise "Sea Within A Sea" oldu.

Bir Morrissey kaydına göre oldukça sıradan olan 1997 çıkışlı "Maladjusted" albümü sonrası sanatçının düştüğü yerden kalkması 7 yıl sürdü. Ne var ki, 2004 yılına geldiğimizde bizi "You Are The Quarry" ile karşılayan Morrissey, aradığı hayat öpücüğünü buldu ve bu albüm ona yepyeni kitlelerin kapısını açtı. "Let Me Kiss You", "First Of The Gang To Die" ve "Irish Blood, English Heart" albümün dikkat çeken şarkılarından sadece birkaçı.

İlk iki albümü eleştirmenlerden iyi not alsa da dinleyici nezdinde "sıkıcı" olarak nitelendirilen Springsteen, bunu kendine bir meydan okuma olarak kabul etti. Plak şirketinin kendisi için ayırdığı ana prodüksiyon bütçesini de doğru kullanınca ortaya "Born To Run" gibi bir şaheser çıktı. Albümün en başarılı şarkılarından biri ise albümle aynı adı taşıyan "Born To Run" oldu.

Mick Jagger, 1967 yılında çıkardıkları "Their Satanic Majesties Request" için; "Tam bir hayal kırıklığıydı. İhtiyacımız olan her şeye sahiptik; ama bize neyin fazla olduğunu söyleyecek bir prodüktörümüz yoktu." yorumlarında bulundu. Ertesi sene prodüktör koltuğuna Jimmy Miller'ı oturtan ekip, "Beggars Banquet" ile müzik otoritelerince yere göğe sığdırılamadı. Efsanevi albümün açılış şarkısı "Sympathy For The Devil".

Grup inişli çıkışlı grafiğiyle 11 yılı ardında bırakırken, 1994 senesinde "His N Hers" albümünü yayınlayarak büyük sükse yaptı. Vokalist Jarvis Cocker, albümde yer alan "Babies", "Lipgloss" ve "Do You Remember The First Time" gibi teklilerle aklı fazlasıyla karışmış bir neslin nüktedan sesi olmayı başardı.

Ekip, 1982 yılında "Hot Space" albümünü çıkarttıklarında net bir şekilde görülüyordu ki albüm bünyesinde bol miktarda pop elementleri barındırıyordu. Bu durum grubun hayranları tarafından eleştiri yağmuruna tutulmasına yol açtı. Mercury ve arkadaşları yeni albüm çalışmalarına ara vermeden başladı ve iki sene sonra 1984'te yayınladıkları "The Works" ile tüm müzikseverlerin gönlünü almayı başardı. Ekip, "I Want To Break Free" gibi efsaneleşmiş şarkılarını da bu albüm sayesinde dünyayla paylaştı.

2010'da "Record Collection" albümü sonrası Ronson'ın yeni çalışmalarını bekleyen kesim eminiz ki pek fazla değildi. Bu sessiz sedasız geçen beş yılın ardından Bruno Mars destekli "Uptown Funk" ile 2015 yılına damgasını vurdu. Spotify'ın Kasım 2017 verileri, şarkının 780 milyondan fazla dinlendiğini gösteriyor.

"Sonic Flower Groove" ve grupla aynı adı taşıyan albümleri birkaç güzel şarkı içerse de, Primal Scream’i her geçen gün yaklaşan kötü sondan kurtarmaya yeterli değildi. Ekip 1991 senesinde çıkardığı "Screamadelica" ile, hem hayranlarını ve hem de müzik eleştirmenlerini aynı anda etkileyerek büyük bir iş başardı. Bu, ekibin işleri yoluna koyduğunun bir göstergesiydi. Albümün en dikkat çekici şarkısı, aynı zamanda açılış şarkısı olan "Movin' On Up" oldu.