Arctic Monkeys - The Car
İngiltere'den gelip gönüllerimizde taht kurmuş Arctic Monkeys, yeni albümü The Car'ı bizlerle buluşturdu. Ekip kesinlikle 10 yıl öncekinden çok daha farklı şarkılar yapıyor. Ama Arctic Monkeys olsun çamurdan olsun.
I had big ideas, the band were so excited
The kind you'd rather not share over the phone
But now, the orchestra's got us all surrounded
And I cannot for the life of me remember how they go
Usta Alex Turner, grubunun yedinci albümünde, Big Ideas'da işte bu satırları söylüyor. Aslında albümü özetlemiş desek haksız sayılmayız. The Car, orkestranın hakimiyetinde, aşk, özlem, şüphe dolu ve elbette Alex Turner'ın sesinin gizemli tonunu sonuna kadar köklediği bir albüm.
2013'te AM'in getirdiği şanın şöhretin ardından 2018'de evrende bir tatile çıktı Arctic Monkeys, ortaya da Tranquility Base Hotel & Casino'yu çıkardı. Bu albümde de korkuların ve arzuların çevrelediği tatil devam ediyor. Ama The Car, selefinden daha lüks. Synthlerin yerini tamamen yaylı enstrümanlar alıyor. Alex Turner da bunun farkında. Amacının orkestranın rock müziğin önüne geçmesi olmadığını söylüyor. Sadece rock müziğinin "açma-kapama" tuşuna albüm boyunca ara sıra dokunduğunu belirtiyor.
Mevsim sonbahar, albüm de ayrılık şarkıları havası veriyor. Bir Fransız noir filmi müziği olacakken Alex Turner'ın diline düşmüş There’d Better Be a Mirrorball albümün ilk teklisi. Ekibin önceki uzunçalarlarının caz havası yine var. Ama bu albümün ayakları yere basıyor, Tranquility Base Hotel & Casino'daki gibi uzay boşluğunda değil. Şarkı, sorunlu bir ilişkinin sonundaki kaçınılmaz ayrılıktan bahsediyor. Ağlamıyoruz, ama gözümüze bir şey de kaçmadı:
So if you wanna walk me to the car
You oughta know I'll have a heavy heart
So can we please be absolutely sure
That there's a mirrorball?
The Car'ın şarkılarındaki müzik ve söz belirsizliği birbiriyle uyumlu. 3. ve son tekli I Ain’t Quite Where I Think I Am, canlı bir şarkı ve funk ritimleriyle geliyor. Siz dışarda yağan yağmuru izleyedurun, bu şarkıyla yazın son günlerine ışınlanacaksınız. Davulcu Matt Helders, yılların caz perküsyoncusu gibi mırıldanırken Alex Turner'ın vokali sanki bunu komik bulurmuşçasına minik bir tebessümle şekilleniyor.
Albümün ikinci teklisi Body Paint, bir barok pop şarkısı ve Alex Turner'ın ağlayan falsettosuyla şekilleniyor. Hello You, Arctic Monkeys'in 2018 öncesi külliyatında rahatlıkla yer bulabilir. Yaşını başını almış ama "Saçımı üçe vurdurup Z kuşağından biriyle takılırsam genç görünebilirim." umuduyla Hollywood'dan silinip gitmekte zorlanan bir ünlüyü anlatıyor. Yumuşak klavye sesleri çıtır çıtır gitar ritimleriyle birleşiyor ve elbette şarkıyı yaylılara emanet ediyor.
Albüme hakim olan bir paranoya havası Mr Schwartz'da da kendini gösteriyor. Jay Gatsby kadar gizemli ve itibarlı bir karakter olan Mr Schwartz'ın hikayesi anlatılıyor bu şarkıda. Bize bu karakter Alex Turner'ın garip bir yansıması gibi geliyor. Gerçi konu Turner olunca, garip bir yansıma olmaz, sadece yansıma olur.
Albümün müzikalitesinin en dışına çıkan şarkı Sculptures of Anything Goes karanlık bir odada, endişelerle başbaşa kalmanın rahatsız edici hissini şarkı boyunca devam ettiriyor. Belli başlı ruhsal sıkıntıları olabilecek (en güzel şarkıları da bu sıkıntılarından çıkarmış) Alex Turner geleceğine dair büyük şüpheler mi duyuyor bilemiyoruz. 36 yaşındaki şarkıcının kendisine bir emeklilik planı yaptığını söylemek zorundayız. Bunu albümün son şarkısı Perfect Sense'te dillendiriyor:
Keep remindin' me that it ain't a race
When my invincible streak turns onto the final straight
If that's what it takes to say goodnight
Then that's what it takes
Şarkıların videoları da ayrı bir sanat eseri. Müziği zaten hayatımıza yeterince elitlik katarken, şarkıların videoları da Venedik Film Festivali'nde yarışabilir.
Alex Turner'ın hala şeytanın aklına gelmeyen ve bizi kendine bir kez daha hayran eden şarkı sözleri yazdığı bir gerçek. Albümün doyurucu ve zengin müziği, tam çözülememiş gizemli olaylar ve kırılgan hisler etrafına çözülmeyi bekleyen bir ip doluyor. Arctic Monkeys içinse bu albümün soru işaretleriyle dolu mükemmel bir veda olup olmadığını ilerleyen zamanda göreceğiz.