Eski rock müziği seviyorsanız Greta Van Fleet tam size göre bir grup. Grubun tanınmasındaki en büyük rol eski rock müziği benimseyip şarkılarında eski rock melodilerine sıkça yer vermeleri. Starcatcher’ı dinlerken kendinizi adeta 80’ler 90’lar zamanında bir rock konserinin içinde bile bulabilirsiniz. Albümde oldukça fazla Led Zeppelin’den esintiler var. Öyleki bazı müzik yorumcuları Greta Van Fleet için geleceğin Led Zeppelin’i bile diyor. Led Zeppelin'in vokali Robert Plant, bir röportajında Greta Van Fleet ekibinin gençliğini kıskandığını ve yaptıkları müziği de çok beğendiğini belirtmiş. Hadi gelin Greta Van Fleet’in yeni albümü Starcatcher’ı birlikte inceleyelim!
(Okuma Süresi: 2 dakika)

Greta Van Fleet’in üçüncü stüdyo albümü olan Starcatcher hayranları tarafından uzun süredir bekleniyordu. Albümdeki her şarkıda destansı bir anlatım hakim. Bu anlatım sayesinde sanki Orta Çağ zamanlarından kalma şarkılar dinliyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. Aynı zamanda grup üyeleri efsanevi karakterlerle bir nevi kendilerini de anlatıyorlar albümde.

Albümün ilk şarkısı olan Fate Of The Faithful çok güçlü vokallere sahip. Şarkıdaki gitar solosu da bir hayli dikkat çekiyor. Sözleri adeta bir epik şiiri andırıyor ve sanki bir efsaneden kesit alınmış gibi.



We fought for the fable, oh
But instead we burn
And in the end of time, oh
Left an empty urn
Hail the maker
A noisy device to take the toll
God forsake her
For the songs that she sang have left God's acre

Albümün ikinci şarkısı Waited All Your Life albümün diğer şarkılarına göre daha akustik bir şarkı. Daha sakin bir şarkı olmasıyla hüzünlü ve dingin bir hava katıyor albüme. The Falling Sky’ın sözleri kadar şarkının vokalleri de epik. Ana karakter aslında bir savaşçı ve her türlü zorluğa göğüs geriyor. Grubun solisti şarkıyı dinleyenlerin kendini bu karakter yerine koyup aslında öznel bir yorum yapmasını istemiş.

I've been handed a quite demanding and
Hardly standing, lie to tell
Life is sorted and never thwarted, it's
Just supported by being well
I don't wanna lose this time
I just wanna let it pass

Albümün dördüncü şarkısı olan Sacred The Thread albümün en sevilen şarkılarından biri. Aynı zamanda bazı müzik yorumcuları tarafından şarkının Led Zeppelin’nin When the Levee Breaks şarkısına benzerliği de konuşuluyor.

Albümün beşinci şarkısı Runway Blues diğer şarkıların rock tarzından sıyrılarak blues tarzıyla ön planda. Albümün en hareketli şarkısı desek yeridir. Şarkıdaki gitar solosunu duyduktan sonra etkilenmemek elde değil.

Albümü yarılamışken albümün altıncı şarkısı The Indigo Streak yine gitar sololarının ve vokallerin ön planda olduğu, tam anlamıyla bir rock’n roll şarkısı.

Wide-minded dreamer
From far and away
Paints pictures cleaner
With brushes, he touches the sky
No child to woman
But child no less
Though mostly human
The painter, a prophet so high

Albümün çıkış şarkısı olan Meeting the Master’ın yazılma sürecinde grubun yaptığı Hindistan gezisi oldukça etkili olmuş. Bazı kaynaklar şarkının sözlerinde bahsedilen Master’ın aslında Hintli guru Sri Sri Ravi Shankar olduğunu söylese de net bir bilgi yok. Şarkının sözleri grubun ruhsal ve varoluşsal bir yolculuğunu konu alıyor.

Albüm Farewell For Now şarkısı ile kapanışı yapıyor. Albümün hareketli haline göre akustik bir şarkı olması albüme sakin bir bitiş sağlamış.

What a day to meet the master
I've been waiting for so long
Final day to meet the master
It's my time to go home
And I'm taken, whoa, oh
By the madness
And the tripping
And the touching

Güçlü vokaller ve adeta gitarların konuştuğu soloları seviyorsanız bu albüm sizin albümünüz! İyi dinlemeler :)