canlı yayın
rock
easy
karışık kaset
hit
hiphop
40 haramiler

Son 5 şarkı:

İstek: canlı yayın

Gönder
İstek şarkınız başarıyla gönderildi
Lütfen adınızı girin

The National - I Am Easy To Find

The National müziğini takip edebilmek, sevebilmek ve daha da önemlisi anlayabilmek için önce Matt Berninger’ı anlamak gerekiyor. 20. yılını kutlayan Ohio’lu ekibin, bu uzun serüvende kendileri gibi müzikleri de değişim gösterdi, olgunlaştı. Bunu en iyi I Am Easy To Find albümünde anlıyoruz.



1999 yılında kurulan indie rock grubu The National, henüz 2017’de yayınladığı Sleep Well Beast’in tadı damağımızdan tam anlamıyla silinmemişken arayı daha fazla açmak istemiyor ve birlikteliklerinin 20. yılında yepyeni bir The National albümüyle kapımızı çalıyor. 17 Mayıs 2019 tarihinde 4AD etiketiyle yayınlanan ve yapımcılığını Mike Mills’in üstlendiği I Am Easy To Find, içerisindeki 16 şarkı ile birlikte en uzun The National albümü olma özelliğini taşıyor.

Geçmişe dönüp eski albümlerden rastgele birkaç şarkı dinlediğimizde bile The National müziğinin tam olarak ne olduğunu ve ne anlatmaya çalıştığını dinleyicisine kompakt bir şekilde sunabiliyor. Kısacası her yeni albümünde karakteristik ekseninin sınırlarını zorlayan ama buna bir şekilde sadık kalmayı başaran bir ekip var karşımızda ve bunun en büyük mimarı tartışılmaz Matt Berninger.

Bu albümde yukarıda bahsettiğimiz eksenin epey bir genişlediği görüyoruz zira albümde duyduğumuz ses bu sefer sadece Berninger’a ait değil. Dediğimiz gibi bu albüm aslında Berninger ve arkadaşlarının 20. yıl dönümünü temsil ediyor ve bunu da olabildiğince ortak zevkleri olan, aynı dünyada buluşabilen farklı kişilerle kutlamak istiyorlar. Vokalde Berninger’a Lisa Hannigan, Sharon Van Etten, Mina Tindle, Kate Stables ve David Bowie’nin sahne ekibinden Gail Ann Dorsey gibi isimler eşlik ediyor. Bunlar aslında birer düetten ziyade birer cameo birliktelikleri gibi.

Albüm başlangıcını yayınladığı ilk tekli olan You Had Your Soul With You ile yapıyor. Daha ilk saniyesinde duyduğumuz ses efektleri bize bambaşka bir The National albümünü vadediyor. You Had Your Soul With You’yu takip eden Roman Holiday ve Oblivions tempoyu biraz daha kontrol altına alıyor ve aşina olduğumuz “The National” tonuna bizi hazırlıyor. Bu ton The National dinleyicisine çok daha yakın olan akustik enstrümanların (viyolonsel ve bas) arka planda kendini iyiden iyiye hissettirmesiyle yükselişe geçmişken The Pull of You ile zirve yapıyor. Bünyesinde bulundurduğu ve belki de Matt Berninger’dan sonra nüvenin ikinci kimliği sayılabilecek merkez ritmi kontrol eden davul vuruşları sayesinde Boxer’dan veya Trouble Will Find Me’den bir şarkı dinliyormuşsunuz hissine kapılmanız pek mümkün.

Albümün ortalarına doğru geldiğimizde ise bizi uzunçalara ismini veren I Am Easy To Find karşılıyor. Tüm albümün duygusunu sözleriyle aktarmakta harika bir iş çıkarmasının dışında I Am Easy To Find, yönetmenliğini Mike Mills’in üstlendiği ve aynı zamanda albüm kapağını süsleyen Alicia Vikander’ın rol aldığı 26 dakikalık kısa film tadındaki bir videoya sahip. Albümde dikkatimizi çeken son durak ise Not In Kansas oluyor. Sözüyle, müziğiyle baştan aşağı The National kokan Not In Kansas, kültürel olarak ait olduğu yuvasını bulmaya çalışıyor.

“Ohio’s in a downward spiral, Can’t go back there any more,
Since alt-right opium went viral… Where I am, I don’t know where”


Şarkı sözlerinin duygusal yoğunluğunu vurgulamak için berrak ve bir o kadar sade bir melodi ile düzenlenen Not In Kansas, sondaki koro sekansı ile bizlere gospelvari bir final sunuyor.

Matt Berninger’ın önderliğindeki The National artık o milenyumun başlarındaki Ohio’lu umut vadeden yeni yetenek değil. Onlar da bizimle birlikte bu süre zarfı içerisinde büyüdü, kendilerini iyice tanıma fırsatı buldu, değişti ve en önemlisi olgunlaştı. O yüzdendir ki bu albümün bir I Need My Girl, About Today veya Fake Empire’ı bulunmuyor. En nihayetinde I Am Easy To Find listeleri talan etme peşinde değil. Arka planda çalınması için hazırlanan bir kayıt da değil. I Am Easy To Find bunlardan çok daha fazlası… The National burada kendi dünyasının kapılarını açıyor, yapmanız gereken tek şey bir adım atıp o kapıdan içeriye girmek.