HAIM’ın son albümü Women In Music Pt. III, üçlünün şu ana kadarki en iyi çalışması olabilir. Üçüncü stüdyo albümlerinde Los Angeles şehrine olan bağlılıklarını anlatan kız kardeşler, dinlerken bizi de şehrin sokaklarında güneşli bir yürüyüşe çıkarıyor.

Amerikalı indie pop grubu HAIM, yeni albümünü 26 Haziran’da piyasaya sürdü. Pandemiden dolayı çıkışı ertelenen albümde grubun müziğinin değiştiğini fark ediyoruz. Albümün yapımcılığını Danielle Haim, Ariel Rechtshaid ve Vampire Weekend’den Rostam Batmanglij üstlendi. Albümün sound’una genel olarak baktığımızda bu üçlünün aldığı bazı risklerle karşılaşıyoruz; vokallerin tekrarladığı kelimelerin arkada dönmesi, saksafon sesleri ve çöp kovasına vurunca çıkan sesleri andıran davullar. Fazla işlenmemiş bu şarkılar stüdyoda değil de bir odada kaydedilmiş gibi, grup bunu özellikle yaptığını belli ediyor.

Albümün açılışında bu davul ve saksafonlarla Los Angeles karşılıyor bizi. Şarkıda kız kardeşlerin memleketlerine olan düşkünlüğünü dinliyoruz. Enstrümantal açıdan ilk şarkıyı andıran ve kapanışı yapan Summer Girl , yine Los Angeles’a duyulan özlemden bahsediyor. Danielle, bu şarkıyı kanser teşhisi konulan partneri Ariel Rechtshaid’a yazdı. Bu kötü duruma iyimser biçimde yaklaşmasını sağlayan Summer Girl, sözleriyle de içinizi ısıtıyor. Danielle, turnede olduğu zamanlarda sevgilisine ve şehrine duyduğu özlemi, şarkının sözlerine çok iyi aktarıyor. The Steps, Danielle Haim’a göre yazdığı en eğlenceli şarkı. Gerçekten de, albümün ikincisi The Steps, kız kardeşlerin harmonik vokaliyle ve gitar riffleriyle capcanlı bir şarkı.

Don’t Wanna, albümün yıldızlarından. HAIM’ın çizgisini bozmadığı bu şarkı sıkıntılı bir ilişkiyi konu alan bir pop-rock örneği. Danielle’in dediğine göre sarhoş kafanın ürünü olan Don’t Wanna, doğaçlama caz dinletisinde ortaya çıktı. Danielle, her çaldığında şarkının ona farklı şekillerde iyi hissettirdiğini, şarkıyı rahat bir kazak gibi gördüğünü söylüyor. Don’t Wanna ile yakın tarihlerde yazılan Now I’m In It, HAIM’ın retro poptan biraz uzaklaşarak günümüz popuna yaklaştığını gösteriyor. Paul Thomas Anderson, albümdeki çoğu şarkı gibi Now I'm In It'in klibinin de yönetmenliğini üstleniyor. Bu kliplerde üçlünün gelişimini bir kez daha farkediyoruz, benliklerinin daha fazla farkındalar ve hem müzik hem söz yazarlığı konusunda ilerlemiş durumdalar.

Üç kız kardeşin de depresif ve zor günlerinin ürünü Women In Music Pt. III, buna rağmen müzikalitesiyle yaz mevsimini iliklerimize kadar hissettiriyor. Albümün canlı ve çok boyutlu melodilerinin yanında depresif bir sesi var. Bu, Haim kardeşlerin kendi üzücü deneyimlerini şarkılarına aktarmalarından kaynaklanıyor. Bas gitarist Este Haim, diyabetten muzdarip olmanın olumsuzluklarından bahsederken, gitarist Alana Haim 20 yaşındayken en yakın arkadaşını kaybetmesinin yasını tutuyor. Solist Danielle’in onu yıllardır takip eden hüznü ise yapımcısı ve partneri Ariel Rechtshaid’ın rahatsızlığı. Üç kardeşin de kendine göre anlatacak bir hikayesi, şarkılarına eşlik eden melankolik bir yolculukları var.

HAIM, aldığı riskler sayesinde bu albümle bugüne kadar hiç olmadığı kadar havalı, kendinden ve müziğinden emin şekilde karşımıza çıkıyor. Onlar artık yollarında korkusuzca ilerleyen ''müzikteki kadınlar''.