X Ambassadors - The Beautiful Liar
X Ambassadors’ın son albümü sesli bir çocuk kitabı gibi hazırlandı. Gece yatmadan önce okunacak masallardan kopan figürler Sam Nelson Harris – Casey Harris kardeşlerin büyürken dinledikleri kitaplardan geliyor.
The Beautiful Liar, görme engelli bir kız çocuğunun hayal gücünü ve “süper güçlerini” keşfetmesi hakkında konsept bir albüm. Gruptan Sam Nelson Harris “Umarım bu albüm sizi çıldırtır, ağlatır, güldürür ve daha az yalnız hissetmenizi sağlar.” derken ortaya gerçekten de uçuk kaçık bir albüm çıkarmak istediğini vurguluyor.
The Beautiful Liar yalnızca konsept bir albüm de değil. Ekipten Sam ve Casey Harris kardeşlerin aklında gelişen, süper kahraman çizgi romanlarından ilham alan bu öykü podcast serisi halinde de yayınlanacak. Schitt’s Creek’ten Emily Hampshire, hem baş yapımcı hem de albümde çokça duyduğumuz korkunç karakter Shadow’un sesi olacak.
Aslında tüm bunlar Harris kardeşler için oldukça kişisel. Görme engeliyle doğan Casey Harris, Sam Nelson Harris ile sesli kitaplar ve radyo dramaları ile büyüdü. Yaptıkları albüm tam da bu günleri işaret ediyor.
43 saniyelik, soğukkanlı bir anlatıcının sesiyle başlıyor albüm. Bölüm 1: “Uyuyan Dev” yerini karanlık The Beautiful Liar’a bırakıyor. Minimal R&B ritimleri katmanlaşıyor ve keyifli bir dinleme sunuyor.
Radyo ODTÜ’den keşfetmiş olabileceğiniz, albümün ikinci şarkısı My Own Monster haziran ayında yayınlandı. Albümün genel teması bu şarkıyla ortaya koyuluyor. Sam Nelson Harris Think I created a monster / And now I’ll never be alone again / I think I made myself a new best friend derken karanlık ve tehlikeli tarafımızı kucaklama isteği uyandırıyor. Grup, hepimizin aklının bir köşesindeki bencil, kayıtsız ve medeni olmayan parçaya sesleniyor. My Own Monster ile albümün korku masallarından fırlamış tonunu iyice hissediyorsunuz. Giriş kısmında minör karar sesindeki riffi Yeah Yeah Yeahs’in Heads Will Roll’undaki açılışını andırıyor.
Adrenaline sabit vuruşları, gizli gitar sesleriyle X Ambassadors’ın önceki işlerini aratmıyor. Bullshit’te Beck tarzı gitar çizgisi ve Adam Levin’in uzmanlaştığı darbeli davullar biraz ana akıma satılmak üzere yoğunlaşmış gibi hissettiriyor. Bu şarkıyla albümün birinci bölümü sona eriyor.
Albümde farklı seslere de rastlıyoruz. Palo Santo, çarpık latin ritimlerle ilerlerken hikayeyi de biraz rayından çıkarıyor. Albümün konseptini açıkladık fakat şarkı sözleri hem bu konseptten hem de birbirinden bağımsız ilerliyor. Bazıları tam bir ayrılık şarkısıyken çoğu “Ben deliyim, anladınız işte.” mesajlarıyla bezeli. Palo Santo gibi bazıları da banliyö rahatlığına saldıran değişik sözlere sahip.
The Beatuiful Liar standart bir çalışma değil. Dinleyici bir anlatı tecrübesindeyken R&B, rock, country gibi şarkı türleri arka planda dönüp duruyor. Kulağa dağınık geldiğini düşünürseniz, grup amacına ulaşmış demektir. Nitekim X Ambassadors tüm bu müziğini ve hikayesini kaotik bir temada aynı potada eritmiş görünüyor.